Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın 29 Ekim’de İstanbul’da TKP tarafından düzenlenen etkinlikte Kürt sorununa ilişkin yaptığı açıklamalar sosyal medyada yeniden gündeme geldi. Okuyan o konuşmasında “Biz TKP olarak Kürt meselesini nasıl çözeceğimizi açıkça ilan ettik. Herkesten bunu bekleriz. Karnından konuşmasın kimse” demişti.
“Birincisi, çözüm olacaksa bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olacak” diyen Okuyan sözlerine şöyle devam etmişti:
“İkincisi, bu ülkenin kaynakları bu ülkede yaşayan yurttaşlarımıza eşit dağıtılmak zorunda. Neden biz devletçi, planlı bir ekonomi diyoruz? Bu ülke topyekün kalkınsın diye. Özerklikle, yerellikle, adem-i merkeziyetçilikle olmaz bu iş. Merkeziyetçi bir planlama gerekir ki Adıyaman da kalkınsın, Şırnak da kalkınsın, kaynaklar oraya da gitsin. Şırnak kendi kaynaklarını bulsun derseniz oraya çokuluslu tekeller üşüşür, orada düşük asgari ücret olur. Sosyalizmde bu ülkede kalkınmamış, eğitilmemiş tek bir yer bırakmayacağız ve Türkiye’de Kürt sorununun önemli kaynaklarından birisi olan aşiret düzenini de parça parça edeceğiz.”
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan soL Haber’in sorularını yanıtladı.
29 Ekim’de İstanbul’daki TKP etkinliğinde yaptığınız konuşma, son günlerde sosyal medyada tekrar gündem oldu. Gündem olmasının sebebi, Kürt meselesiyle ilgili sözlerinizdi. “Biz nasıl çözeceğimizi açıkça ilan ettik, kimse de karnından konuşmasın” diyorsunuz. Kim karnından konuşuyor?
Neredeyse herkes. Bahçeli bir şeyler söyledi, birbirinden farklı onlarca yorum yapıldı, hâlâ devam ediyor tartışmalar. Kuşkusuz söylediklerinin bir çözümle filan ilgisi yoktu. Ama daha önceki “çözüm süreci”nin de nasıl bir çözüm getireceğini kimse bilmiyordu. Kürt halkının kendisini yok sayması da kimileri için bir çözüm olabilir. Küçümsenmeyecek bir kesim bunu istiyor, “hepimiz Türküz işte, aramızda ayrı-gayrı yok” noktasında ısrar. Bir kesim özerklik diyor, yerel yönetimlere vurgu yapanlar var, federasyon diyenler var, ayrı devlet diyenler var. Bunlar farklı düzlemlerde farklı farklı tartışılıyor. Aynı anda hem ayrı devlet deyip hem de Türkiye’yi demokratikleştirelim de dendiğinde işler karışıyor. Bütün bu karmaşanın sorumlusu Türkiye’de siyasi iktidarlardır elbette. Yasaklarla, siyaset alanını daraltarak bu işi bu noktaya getirdiler. Ayrıca şu anda iktidar çevreleri içinde de Kürt sorununun çözümünü Türkiye’yi genişleterek, Osmanlılaştırarak çözmeyi düşünen ya da Kürt sorununu bu amaç için kullanmak isteyenler de var. Bunlar da karnından konuşuyor.
‘Yalnız Türkiye’de değil, her yerde sınırların değiştirilmesine karşı duruyoruz’
Peki, TKP bu yıl kongresinde Kürt meselesine dair çok ayrıntılı bir rapor yayımladı zaten, ama, siz o konuşmanızda bazı noktalara dikkat çekiyorsunuz. Bunlardan gidelim. Birincisi, diyorsunuz ki, “çözüm olacaksa bugünkü Türkiye sınırları içerisinde olacak”. Niye? Ayrıca, kim aksini düşünüyor?
Türkiye’nin sınırlarını değiştirme perspektifi, bugünkü dünyada devrimci bir proje olamaz. Ve sadece şu ya da bu emperyalist ülkenin projesi de değildir bu. Ülkemizde de Türkiye’nin sınırlarını değiştirmek için fırsat kollayan sermaye çevreleri var. Dediğim gibi Türkiye’yi genişletmeyi hayal ediyorlar. Türkiye’yi genişletme girişimi sonsuz savaşları, iç savaşları ve nihayetinde Türkiye’nin dağılmasını beraberinde getirir. Ha, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı var, oradan ne çıkarsa öyle olsun” devrimciliğini de ekleyelim buraya. Ne dediklerini bilmiyorlar. Bakın biz parti olarak yıllar önce Yugoslavya lime lime edilip parçalanırken de buna itiraz ettik. O zamanlar Belgrad’ı yerle bir eden, insanları birbirine kıydıran NATO operasyonlarını “solcu”luk adına alkışlayanlar vardı. Onlarla yollarımız hep ayrı. Emperyalizmin müdahaleleri bu doğrultuda; parçalayıcı, küçültücü… Birinci Dünya Savaşı’nın bittiği dönemde yaşamıyoruz. Dönemin ruhunu okumadan ezbere konuşarak olmaz. Yalnız Türkiye’de değil, her yerde sınırların değiştirilmesine karşı duruyoruz. Türkiye’yi etnik temellerde bölgelere ayırmanın sonu yine büyük çatışmalardır. Çünkü kaynaklar eşit değil ve demografik dağılım da buna izin vermiyor. Kürt kimliğinin ve dilinin özgürleştiği bir Türkiye’de eşitlik ve kardeşlik merkeziyetçi bir iktidarda rahatlıkla sağlanır. Bakıyoruz, bir sürü kişi “barış” olsun diye istiyor, sonra Sevr haritaları paylaşıyor. TKP’nin ne düşündüğü ile ilgili değil bu mesele; buradan hiçbir koşulda barış, kardeşlik, çözüm çıkmaz.