Geçen hafta farkında olmadan bir sosyal deneye tabii kıldım kendimi. Her sabah işe gittiğim bir yol var, Ankara’yı bilenler için Konya yolunun paralelinde ve belirli saatlerde trafiği yoğunlaşan bir cadde. İşyerlerinden ziyade konut muhiti olan bu yerleşim alanında mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde yoğunluk fazlasıyla artar. Hele yol kesişim bölgesi olan kavşaklarda adeta Pakistan trafiğine benzer görüntüler oluşur. İnsanlar yoğun olan gidiş şeridinin yanında boş geliş şeridinde ihlaller yaparak ilerlerdi. Birbirinin önüne geçenler, karşı şeridi kullanıp herkesin önüne geçenler, hatta karşı şeritten gelenlerin tepkilerine ‘haklıymış’ gibi yanıt verenler… Fakat özellikle pandemi ile gelişen evden çalışma, okulların tatil olması ve kademeli mesai gibi gerekçelerle 2 yıla yakın bir süredir bu güzergahta günün her saati hızlı akan ve nerdeyse hiç yoğunlaşmayan bir trafik vardı.Bu detayları neden mi verdim? Şimdi anlatacağım gözlemin zaruri girizgahı olduğu için. 2 yıla yayılan bu süre boyunca alışılan trafiğin rahatlığını okulların açılması, ‘yeni normalin’ yaygınlaşması sekteye uğrattı.Trafikte tek şeritte akan bir yolda yanınıza arsızca burnunu sokarak gelen ve önünüze geçen araca dair sizin düşünceniz ne olur bilmem ama bende herhangi bir market ya da hastane sırasında önüme geçen bir insan hissi yaratıyor. Fakat trafiğin rahat aktığı, kaza olasılığının az, zamanında geniş olduğu o zamanlarda insanların önüme geçmesi, direksiyonu yana kırması, beni biraz bekletmesi inanın bende hiçbir gerilim yaratmamıştı. Fakat pazartesi günü yoğunlaşan ve bir türlü akmak bilmeyen ve her an sağımdan solumdan araçların yoğunlaşarak önüme geçtiği bir anı yaşadım. Uzun süredir unuttuğum bu tablo beni germeye, elimi terletmeye, midemden başlayıp başıma yükselen bir ağrı ile baş başa kalmama sebebiyet veriyordu. Adeta sara nöbeti gelmek üzereydi. Neredeyse yaya yolu olarak işaretlenen yerde karşıya geçen yayaya kızacak bir ruh haline bürünmek üzereydim. Aynı şekilde aynadan birbirinin önüne geçen insanların el kol hareketleriyle birbirlerine kızdığına ve hatta küfrettiğine şahit oluyordum. Bir an kendimi Saramago’nun Körlük kitabında gibi hissetmiştim. Hani olur da küçük bir kaza olsa ve işler iyice sarpa sarsa neler olur diye düşündüm. Çünkü insanlar işe, okula, hastaneye ya da randevularına yetişmeye çalışıyorlardı. Ve işler her an çığırından çıkabilirdi.Böylesi bir durum; son 19 yıllık iktidarında AKP hükümetinin yaptığı hatalar, usulsüzlükler, adam kayırmalar, ihaleleri yandaşlara vermeler, KİT’leri pervasızca satmalar, yanlış dışişleri ve mülteci politikaları, tek kişinin hegemonyası, eğitim, sağlık ve sayılabilecek sayısız alandaki hataların, sosyal ve ahlaki alandaki tüm yozlaşmanın işler iyi giderken ya da örneğimizdeki deyimle trafik akarken çokta önemsenmediğini düşünerek karşımıza çıkıyor.Yani insanlar ya da insanların oransal olarak genel çoğunluğu diyelim, özellikle ekonomik açıdan trafik aktığında birçok yanlışa göz yumabiliyor ama başkası önüne kırdığında başka deyişle alım gücü azalıp ekonomik refah gerilediğinde hem cebinden giden paranın hem de tüm haksızlıkların toplam hesabını sorma gücünü kendinde bulabiliyor.Trafik mecbur akacak ama artık hakkaniyetli bir trafik polisinin caddede göreve gelmesi de kaçınılmaz bir mecburiyet. Unutmayın, kırmızı da duracak yeşilde geçeceksiniz!
- Haberler
- Köşe Yazıları
- KIRMIZI DA DURACAK YEŞİL DE GEÇECEKSİNİZ!
KIRMIZI DA DURACAK YEŞİL DE GEÇECEKSİNİZ!
Benzer Haberler
Gündem
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.