Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Fatma Karaağaç’ın YouTube kanalına konuk oldu. Okuyan, Çiftçi-işçi isyandayken tarım arazilerinin kiraya çıkarılması çözüm mü? AKP zayıflarken sol neden alternatif olamıyor? Devlet Bahçeli AYM’yi ve DEM’i neden kapatmak istiyor? sorularını yanıtladı.
İki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin kiraya verileceği haberlerine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Okuyan, Türkiye’nin tarımdan uzaklaştırılmasının bir Avrupa Birliği projesi olduğunu hatırlatarak, tarımsal üretimde toprağın en ucuz girdi olduğuna değindi, sözlerine şöyle devam etti:
“Çiftçiye destek olması gerekirken ortaya tuhaf şeyler atılıyor”
“Toprak sahibi çiftçi için asıl maliyet kredilerdir, mazottur, çiftçinin 700 milyar lira borcu var. Uygulamayı görmedik ama Resmi Gazete’de yayımlandı, okuduğumda sivil toplum kuruluşlarına öncelik verileceği söyleniyor. Nedir bu sivil toplum kuruluşları? Çiftçi toprak kiralayacak durumda değil, bu kiralamaları büyük tekeller yapabilir ancak. Çözüm her zaman planlı ve kamucu ekonomidedir. Avrupa Birliği’ne yaranmak için saçma anlaşmalara imza attılar çok büyük alanları tarımdan arındırdılar. Türkiye’nin yaşadığı tarımsal sorunlar ortada madem bu kadar da tarımsal alan var buralarada devlet adına üretim yapılmalıdır. Çiftçiler mevcut borç kalemleri dışında geleceğe de borçlanıyor. Bir çok üründe, ürün daha hasata girmeden satın alınıyor büyük gıda tekelleri tarafından. İklim değişikliği ve plansız tarımsal üretim nedeniyle su sorunu yaşanıyor. Tüm bunlar ortadayken, devletin kendi imkanlarıyla çiftçiye destek olması gerekirken ortaya tuhaf şeyler atılıyor. Bu adım büyük tekeller için mi soruları akla geliyor, uygulamada bu süreçleri yakından izlemek gerekiyor.”
Tarım işçisinin haklarını savunması gereken sendikaların etkisizliğini nasıl değerlendirmek gerekir sorusuna yanıt veren Okuyan Türkiye’deki genel örgütsüzlüğün çiftçiyi de eklediğini söyledi.
“Çiftçinin sorunu karpuzları yola dökerek çözülmeyecek. Bir eylemdir, sestir, bir isyandır küçümsemiyorum ama hep daha ileri mücadele biçimlerine geçmeliyiz. Mücadele, örgütlülük kültürünü geliştirmeliyiz. Parti olarak bunun üzerinde duruyoruz. Türkiye’de çiftçilerin eylem yapması alışılmış bir şey değil ama giderek artacak, insanlar aç kaldıkça daha da fazlası olacak.”
CHP yerel seçimlerden birinci parti olarak çıktı, birçok kentte belediyesi var ama burada da bir sönümlenme var. Takvimlendirilmiş, içeriği boşaltılmış mitinglere dair de konuşan Okuyan, CHP yerel yönetimlerde işlettiği mekanizmaların AKP’den farkı yok dedi.
“Planlanan 1 Mayıs kurgusu buydu”
“Şehircilik, kültür alanında başarılı CHP’li belediyeler var. Ama yerel yönetimin merkezinde rant ve ihaleler duruyor. Bu konuda CHP’nin işlettiği mekanizma AKP veya diğer partilerden farksız. Bu merkezi iktidara gelindiğinde de böyle olacak, TÜSİAD’ı mutlu etmek zorundasınız yok mutlu etmeyeceğim diyorsanız bu düzeni yıkmalısınız. CHP’nin böyle bir niyeti yok, 1 Mayıs’ı hatırlattınız, CHP’nin 1 Mayıs’ta Saraçhane’de yaptığı kimseyi şaşırtmamalı. Niye insanları oraya toplayıp terk ettiniz deniyor, şov yaptınız deniyor…. Ama CHP zaten tam da bunu yapmak istedi. Planlanan 1 Mayıs kurgusu buydu.”
Bülent Arınç’ın Türk tipi başkanlık sistemine dönük eleştirilerine dair de konuşan Okuyan, AKP’nin sürekli sistem değiştirmeye çalışmasının nedenlerini şöyle açıkladı:
“Yıktıkları 1923 ama kurdukları onları tatmin etmiyor. Çünkü kafalarında başka bir Türkiye var. Türkiye toplumunun en az yarısı AKP’yi istemiyor. AKP kendine meşruiyet alanı da yaratmak için kurucu parti sıfatını elde etmek için uğraşıyor. Arınç’ın açıklaması anlaşılmaz bir açıklama kendisi de güvenilmez bir siyasetçi ama AKP’nin durumu budur.”
“Bahçeli’nin temsil ettiği kanat mevzi kaybediyor”
Devlet Bahçeli’nin DEM Parti ve AYM’yi kapattırmaya dönük hamleleri ile ilgili konuşan Okuyan şunları söyledi:
“Seçimlerin ardından Türkiye’deki bütün sistem içerisinde çok sert bir mücadele sürüyor. AKP, CHP, İYİP hepsini kastediyorum. Mücadelenin tarafları ilkeli olmadığı için ayrıştırmak mümkün değil ama batı ile entegrasyonun daha güçlü olmasını isteyenlerle bu alanda daha pazarlıkçı, daha mesafeli ülke tasarlayan bir kesim var. Batı ile entegrasyonun en güçlü seslerinden biri Mehmet Şimşek, Bahçeli diğer tarafta. Bu mücadele tüm düzen partilerine yansıyor. Türkiye’nin batı ile ilişkilerinde iyileşme var dolayısıyla Bahçeli’nin temsil ettiği kanat mevzi kaybediyor. Bahçeli her gün konuşarak aslında tuttukları alanları bırakmayacığının mesajını veriyor.
DEM’i ya da bir başka partiyi eleştirebilirsiniz ama bu partinin siyaset yapma hakkını gasp edemezsiniz. Vekil maaşlarını vermeyelim, emekli maaşlarına el koyalım gibi tuhaf argümanlar ortaya atılıyor. Devlet Bahçeli’nin matematiği sadece milletvekillerine yetiyor belli ki ama biz ona başka bir öneri yapalım. Biz geçen haftalarda holdinglerin kapısına dayandık, bu holdinglerin gasp ettiği zenginliklerle Türkiye inanılmaz refah içerisinde yaşayan bir ülke haline gelir. Madem güvenlik, madem bu ülkenin çıkarları alın size kaynak.
Dolayısıyla Bahçeli’nin sürekli olarak AKP’ye mesaj verdiği kanaatindeyim. Günün sonunda bu düzene sermaye ne istiyorsa o oluyor, Bahçeli’nin dedikleri değil.”