Malum Anadolu türküsünde söylendiği gibi, kaynayan kazan mutlaka taşıyor ve şöyle bağlanıyor bu dizeler, ‘sil gözünün yaşını, ağlayan kavuşmaz mı?’Aylardır televizyonlarda gördüğümüz bir tablo var, her haber programında hayat pahalılığından dem vuruluyor. İnsanlar ya hayatlarında böylesi bir pahalılığı görmediğini dile getiriyor ya da alım gücünün çok düştüğünü. Önceden olsa muhalefetin abartısı bir sezon içi pahalılık denilebilirdi. Peki ya şimdi?Şimdi olan manzara şu, ekranlara çıkan en sağlam iktidar savunucuları bile ekonomide bir sorun olduğunun altını çiziyor.128 Milyar Dolar Nerede? Tarzı yanıtı (varsa eğer) çok basit olan sorular iktidarın şirazesini kaydırabiliyor.Geçmişte hatırlayalım; Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmelerini (kamu mallarının piyasaya peşkeşi) yapan iktidar ortaya çıkan sıcak para havuzundan istifade ederek böylesi yanlış hamleleri dahi vatandaşa doğru anlatabilmişti. Çünkü hem devletin hazinesi, hem özelleştirilen ata miraslarından gelen para iktidarı uzunca bir süre mali açıdan ayakta tuttu. Açık olan bir şey var, hazıra dağ dayanmazdı. Nitekim şimdi müflis tüccar misali yapılandırmalar yapan, trafik cezalarına abanan, bedelli askerlik, imar barışı, her şeye vergi zam yapan bir iktidar var. Vatandaşa, sokağa çıkma yasaklarını dahi maddi kaygıyla yaptığını düşündürür hale gelinmesi ne kadar acı!Televizyon ekranların ekonominin konuşulmasının neredeyse yasaklanması, zikretmekten imtina etsem dahi her gün ekonomik sebeplerle sayısız intihar haberinin duyulması işin çığırından çıkmaya başladığının göstergesi değil de nedir?Pandemi koşullarında olağan olarak gösterilen ekonomik zorlukların temelinde vatandaşına birkaç ay dahi doğru düzgün destek veremeyen bir ekonomik yoksunluğun olduğu aşikardır. İktidarın sokaktan ısrarla kaçınmasının sebebi budur.Ekonominin kötü gittiğini anlamak için yazar kasa atılmasını bekleyenler için, artık yazar kasalarının yerini pos cihazlarının, cep telefonlarının aldığını belirtelim. Ve insanlar artık o cihazlarla bilgiye de çok hızlı erişmekteler.Yıllara yayılan ‘şundan bundan’ tasarruf olmaz anlayışının yarattığı şaşaa, toplumsal kesimler arasındaki sınıf farkını iyiden iyiye belirgin hale getirmiştir. Sokaktan istisnasız 10 kişiyi çevirip sorun, size orta direğin kalmadığını söyleyecektir. Çünkü; Orta sınıfı alt sınıfa, alt sınıfı fakire, fakiri yoksula, yoksulu açlığa teslim etmiş bir yönetim anlayışını toplumda bir kazan kaynatmaya başlamıştır.Kazanın kaynadığını pazara gitmeyen bilmez, hamasi nutukların dışında çarşıya inmeyen bilmez. İşsiz sayısına gözünü kapatan, esnafın haline kulak tıkayan, borçluları görmezden gelen, kendi rahatından ödün vermeyip halka üç maymunu oynayan yönetim anlayışı bu derdi bilemez. İktidarın en büyük kaybı, ekonomiyi kaybettikten sonra şirazesinin kaymasıdır.Tarihteki bir çok isyanın temelinde; halka uygulanan adaletsiz vergilerin, vatandaştan kopmanın, ekonomi dar bir tufeyli çeteye bırakmanın olduğunu bilen bir geçmişi var topraklarımızın. Tarihini bilenler buna karşı durmalıdır. Yiğidi pazar sonlarında çürük soğan toplamaya muhtaç eden düzen soğan erkeklerini başımıza harami olarak dikmiştir. Süleyman Demirel yıllar önce kaynamayan, boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur demişti.Kazan kaynıyor ve bu hiç iyiye delalet gibi görünmüyor. Türküde söylediği gibi ağlayan kavuşur mu bilmem ama eğer kazan kaynamaya başladıysa ve tencere kaynamıyorsa orada bir sıkıntı var demektir.
Benzer Haberler
Gündem
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.