Türkiye ve dünyada son dönemlerde yaşanan ekonomik gelişmeler vatandaşlardan ihracatçılara kadar herkesi derinden etkiledi.
Yükselen maliyetlerin ve fiyatların hem iç piyasada hem de ihracat pazarlarında üreticileri zor durumda bıraktığına dikkat çeken İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Güven Karaca, “İhracat pazarlarımızı son dönemlerde kaybetmeye başladık. Çünkü, TL maliyetlerimiz yükseldi. Birçok noktada fiyat tutturamıyoruz. İç piyasada da perakendeciler ithalata yöneldi. Ek vergiler dahi eklense ithal ürünler fiyat avantajı sağlıyor. Bir de ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ (STA) imzaladığımız ülkeler üzerinde ‘yan yollara saparak’ ithalat yapan firmalar var. Tüm bunlar eklenince ihracatçılar olarak dışarıda resesyona, iç piyasada ise ithalata yenildik. Bir an önce ihracatı artıracak önlemler almamız şart.” ifadelerini kullandı.
İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Güven Karaca; sektörün ilk çeyrek performansını, gelecek hedeflerini, sektörde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini paylaştı. Deri ve deri mamulleri sektörünün 2023 yılı ihracatında, 2022’ye göre yüzde 9,5 azalış yaşandığını ve 1,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Güven Karaca; 2024 yılının ilk çeyreğinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30’a varan bir düşüş yaşandığına dikkat çekti. Bu düşüşte; Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartların, dünyada yaşanan resesyonun ve bazı ülkelerdeki savaş sürecinin etkili olduğunu söyleyen Güven Karaca, “Türkiye’de son dönemler seçim süreçleri ile geçti. Bunun yanında yüksek enflasyonla mücadele devam ediyor. Kurlar da uzun süredir benzer seviyelerde. Bu seviyeler Türk ihracatçısının rekabet şansını azaltıyor. TL maliyetlerimiz giderek yükseliyor. Özellikle işçilik ve enerji maliyetlerimiz rakip ülkelere göre yüksek kalmaya başladı. Faizler de her geçen gün yükselişte. Yüksek faiz ortamında da ticaret yapmak, yatırım yapmak giderek zorlaşıyor.” dedi.
İSTİHDAM FABRİKASI OLAN SEKTÖRLERDE İHRACAT DÜŞÜŞTE
Türkiye’nin ihracatının 2023’ü yükselişle kapattığını hatırlatan Güven Karaca, “2023 yılında, Ticaret Bakanlığı’nın destekleri ile 3 kıtada, 5 farklı ticaret heyeti organize ettik. İhracatçılarımız, bu heyetlerde 1000’e yakın ikili iş görüşmesi yaptılar. Toplam ihracatımızdaki yükseliş ise çok sınırlıydı. Ancak, ihracata toplam üzerinden bakmak yanlış bir değerlendirme yapmamıza neden oluyor. Bakıldığında ihracat artıyor mu? Evet, yıl sonunda yüzde 0,5 artmış. Sektörel olarak bakıldığında ise 13 sektörde artmış, 13 sektörde azalmış. Azalan sektörlere baktığımızda; hazır giyim, deri ve deri mamulleri, tekstil ve ham maddeleri gibi sektörler. Artanlar ise mücevher, zeytinyağı, makine-teçhizat, havacılık, gıda gibi sektörler. Dolayısıyla biz, ‘yıl sonu itibarıyla İhracat iyi gitti’ diyemeyiz. Çünkü, diğer taraftan baktığımızda 13 sektörün ihracatı iyi, 13 sektör ise çok kötü. Buna bir önlem alınması şart. Çünkü, ihracatı düşen sektörler ülkemizin istihdam fabrikaları. Her geçen gün ihracatı düşen sektörlerde çalışan insan kaynağını da kaybediyoruz. Bu geriye gidişi görmemiz gerekiyor. Son 2 yılda sadece bizim sektörümüzdeki kayıp 1 milyar dolar seviyelerinde. Sektör olarak ilk 3 aydaki yüzde 30’luk ihracat kaybının yılın ikinci yarısında ve son çeyrekte toparlanacağını düşünsek de 2024 yılını yüzde 15-20 düşüşle kapatacağımızı düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“İÇ PİYASAYI UZAK DOĞU’YA KAPTIRDIK”
Sektörün pazarlarını çeşitlendirmek, yeni pazarlar yaratmak için İDMİB olarak çalışmalara devam ettiklerine dikkat çeken Güven Karaca, yurt dışında katıldıkları fuarlar hakkında da bilgi verdi. Asya ve Avrupa’da da birçok fuara katıldıklarının altını çizen Güven Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asya’da durum çok parlak değil çünkü, resesyonun etkileri hala devam ediyor. Avrupa’nın bütün fuarlarına gittik, orada da resesyon etkileri mevcut. Amerika pazarı biraz daha hareketli ancak, Amerika da bizim önemli pazarlarımız arasında yer almıyor. Biz de daha fazla pazara açılıyor ve pazar ile ürün çeşitlendirmesi yapmaya çalışıyoruz. Fakat, önümüzdeki günlerde ihracatı destekleyecek ya da hareketlendirecek bir ışık göremiyoruz. Dolayısıyla bu çerçevede verilecek mesajların ve desteklerin büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Şu anda kurların yükselmesinden başka hiçbir destek ihracatçının önünü açamaz. Ancak, kurların yükselmesiyle enflasyonun nereye gideceğini de çok iyi biliyoruz. Son 1 yılı değerlendirdiğimizde, faiz yüzde 15’lerden, 55’lere kadar geldi. Buna rağmen enflasyonda beklenen düşüş henüz görülmedi. Gelecek 1 yıl içinde de enflasyonda hareket beklemek doğru olmayabilir. Bu 2-3 yıla yayılacak bir süreç. Burada gördüğümüz piyasayı soğutarak, kredi kartlarının faizini yükselterek, perakendeyi sıkıştırarak, tüketimi kısıtlayarak bir yere gitmek amaçlanıyor. Ekonominin yeniden toparlanması için bir reçete oluşturulmuş durumda. Buna saygı duyuyoruz. Ancak, dış piyasaya kaybettiğimiz bir noktadayız. Üreticilerin kapasiteleri boş kaldı. Ortalama yüzde 50 kapasite ile çalışıldığını söyleyebiliriz. Bugün dışarıdan da içeriden de sipariş gelse karşılayacak gücümüz var. Bu gücümüzü kullanamıyoruz. Çünkü, ihracatta fiyat tutturamıyoruz. İç piyasada da fiyatlarımız yüksek kalıyor. İçerideki pazarı da Uzak Doğu’dan gelen ürünlere kaptırdık. Bu nedenle ithalat çok hızlı bir şekilde yükseliyor.”
MALEZYA ÜZERİNDEN ‘İLLEGAL İTHALAT OTOBANI’ OLUŞTURULDU
İç piyasadaki oyuncuların özellikle Uzak Doğu’dan ithalata yöneldiğini dile getiren Güven Karaca, “Perakendeciler için artık Çin’den ürün almak daha avantajlı hale geldi. Örnekle anlatmaya çalışırsak; 10 liraya bir ürün aldınız. 13-14 liraya mal ettiniz ve Türkiye’ye soktunuz. Bu ürünü mağazanıza koymanız lazım. Çarpı 2’yle satsanız, 28 liraya satmanız gerekir. Burada ek ithalat vergileri uygulanmasına rağmen, iç piyasadaki ürünlerden daha uyguna geliyor. Eğer aynı ürünü iç piyasadan tedarik etmek isterseniz, satış fiyatları 35 liraya kadar çıkıyor. Burada başka bir sıkıntı daha var. O da imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA). Bazı perakendeciler bu konuda ‘yan yolları’ izliyor. Asıl tehlike de burada. Örneğin; perakendeci ürünü Çin’den direkt getireceğine, menşeini değiştirerek vergi hırsızlığı yapıyor. 10 liraya Çin’den aldığı ürünü, STA imzaladığımız Malezya üzerinden ülkemize sokuyor. Bu yöntemde de devleti büyük bir vergi kaybına uğratırken, haksız rekabet ortamı yaratıyor. Çünkü, 10 liraya aldığı ürünü, içeride 22 TL’ye satabiliyor. Bunlar işini doğru yapan tüccarların başvuracağı yöntemler kesinlikle değil. Ancak, sadece Malezya örneğini incelemek bile birçok şeyi ortaya çıkaracaktır. Türkiye’de satılan birçok ayakkabı ve çantanın ‘Made in Malezya’ olarak satıldığı görülebilir. Bunun mümkün olmadığını herkes aslında çok iyi biliyor. Çünkü, Malezya’da böyle bir üretim kapasitesi yok. Malezya, sektörümüzde vergileri delmek için bir yan yol olmuş durumda. Malezya üzerinden bir ‘illegal ithalat otobanı’ oluşturulmuş durumda. İşte, bu yüzden illegal ithalata karşı yaptırımlarda bulunmalıyız. Yeterince müdahale edemiyoruz. Bu noktada STA’ların gözden geçirilmesi şart. İhracat pazarlarımıza göre STA’ları yeniden yapılandırmalıyız.” dedi.