Hani der dururuz ya nerede o eski günler. Hani deriz ya gelen gideni aratır, Hani deriz ya onlar mazide kaldı.İşte bu noktada kendimize sormamız gereken sorulardan; Bunlarda benim payım, benim yanlışım, benim hatam yok mu? Ne oldu da bu hale geldik.Geçmişe sünger çekmenin bazı faydaları olsa da geleceğe dair ayna konumunu unutmamak ta gerekiyor. Uzunca bir zaman sonra aynaya baktığımızda geçen hayatın çok hatıraları film şeridi gibi gözümüzün önüne gelir ve bedendeki değişikliğin o an farkına varılır ve derinden bir iç çekilir. Neyse denir geçilir,Hatırlasan dert, unutsan dert. Hayat böyle sürüp gider zannederiz ve böylece boş vermişliği iç çekerek geçiştirmeye çalışırız. Aslında geçmiş hiç geçmemiştir. Geleceğin aynasıdır, bu gün yaşadığın acılar, zorluklar geçmişin eksik ya da tedbirsizliklerinden kaynaklanan nasırlaşmış yaralardan kaynaklıdır aslında. Oraya dokunmak istemezsiniz. Dokundukça o nasırın sebepleri aklınıza gelir ve kimi zaman isyan edersiniz. Korkunun nedeni de budur.Geçmişte birçok eksiklerin yanlışların hatırlanması, pişmanlıklar falan. Bu nedenle bu olumsuzlukları bertaraf etmek için pür telaş arayışlar içine girmek, yer zemin hazırlamak, sözde geçmişten öç alırcasına benzer girişimlerde bulunmak çıkar yol gibi gözükse de kimseye fayda sağlamayacağı açıktır.Bu anlayış genelde gösteriş ve bir adım önde olma hevesinden kaynaklı olduğu üzere çevresine de de zarar verecektir. Yani bireysel sanal gelişmenin ötesine gitmeyecektir. Hal böyle olunca ondan yarar sağlamak isteyen onlarca, yüzlerce nasırlarına dokunmaktan korkan kuru bir kalabalık etrafında el pençe olacaktır, bunun adı da menfaattir. Başkaca bir amaç yoktur. Her birey doyumluk kişisel menfaatini koruma adına yapacaktır, aynı zamanda çevresine karşı da hırçınlaşacaktır.Bugünkü yaşantımızda gelinen nokta budur. Hal böyle olunca gerek şahsi gerekse siyasi olarak geçmişten ders alınmamışçasına bu defa işin içine toplumsal değerler kullanılarak yol alınma istenmektedir. Bu en tehlikeli bir durumdur.Artık toplum, halk, ülke, vatan bilincinin bireysel menfaatler uğruna nasıl saptırıldığını iliklerimize kadar hissetmekteyiz.Yazımın başlığında belirttiğim gibi, geçmişe yolculuk bunun için gerekli hale gelmiştir.
İnancımızı, tarihimizi, coğrafyamızı, ilimizi, kasabamızı, köyümüzü, sokağımızı bir daha gözden geçirmemiz gerekmektedir. Ne oldum demeyi bırakıp ne olacağım demenin vaktidir.Yeni nesil, geleceğimiz olarak gördüğümüz, düşündüğümüz kavramın unutulduğu toplumlar geleceğini karartmaya mahkumdur. Gelecek, yani yeni nesil savrulup gidiyor, kontrolden çıkmış durumda. Yaşamak sadece karın doyurmaktan ibaret değildir, Yaşanılır alanlara, geleceğimize ışık tutan kültürümüze, örf ve adetlerimize, saygıya, sevgiye ihtiyacımız var.Bu nedenle toplumu yozlaştıran, toplumu ayrıştıran, insanları horlayan, ilime bilime, hakka, hukuka, tarihine, kültürüne saygı duymayan liderlere, Halkı sömüren, bu ortamdan medet uman, insanlığı ve insanı hiçe sayan, böbürlü, kibirli zenginlere pirim vermemek kurtuluş olacaktır, Bu iki tipten kurtulmadan bu ülkeye refah gelmesini bırakın, elimizdekilerden de olmaktan kurtulamayacağız. “Nereden geldiğini bilmeyen, nereye gideceğini de bilemez”
Benzer Haberler
Gündem
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.