Yaşım itibariyle Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz gibi siyasetçileri tanıma ve dinleme fırsatı yakaladım. 20 yıl öncesine döndüğümüzde bazılarımız seçim dönemlerindeki açık oturumları hatırlayacaktır. Siyasetçiler aynı televizyon yayınında bir araya gelir, memleketi nasıl yöneteceklerine dair düşüncelerini paylaşır, partilerini iktidara taşımak için destek isterlerdi.Siyasi partilerin ideolojileri vardı, bugün birçok konuda ise bu ideolojik ayrımı göremiyoruz. Toplumun yoksulluğa itilmesi, siyasetin çıkar hesapları ile dizayn edilmesi toplumu da bu süre içerisinde başkalaştırdı. Bugün ülkemizin en önemli gündemi ve sorunu haline gelen işsizlik, yoksulluk ise toplumu ‘Ekmek Partisi’ne oy vermeye itti! Artık, toplumsal sorunlar yerine, kişisel sorunlarımızı ön planda tutuyoruz.Belediyeler, adeta yardım yarışına girişti, ekmek, soğan, domates, patates, kömür… hatta Gökçek döneminde karpuza kadar düşünüldü. Seçmen yardım ulaşmadığında partisine küsüp, sırtını dönebilecek hale geldi. Yurttaş, bu ülkenin bir ferdi olduğunu unuttu, yönetimdeki söz hakkını ‘ben sana oy veriyorum, işimi göreceksin’ sözleriyle tarif eder hale geldi.Tüm partiler, belirli bir kesim için ‘Ekmek Partisi’nden ibaret, ülke için ne düşündüğü, vizyon, misyon, gelecek umurda değil! Bu 20 yılın sonunda yavaş yavaş topluma nüfuz eden bir yaklaşım oldu. Yönetenlerce bu düşünüldü, kurgulandı, hayata geçirildi, ‘kazan kazan’ formülü bir süre tıkırında işledi.Ancak şimdi çarklar tersine dönmeye başlıyor. Bu ifade ile toplumda bir silkiniş tarif etmiyorum, bu mekanizma artık işlememeye başladı, ülkenin zenginliklerini paylaşacak maddeler tükeniyor artık! İktidar partisinin özellikle Büyükşehirlerdeki kaybı, kurulan sistemi diğer partiler için işletmeye başladı. Önüne geçmek için atılan adımlardan biri de; belediyelerin iştiraki olduğu şirketlerdeki belediye tüzel kişiliğindeki temsilcilerinin değiştirilmesi yetkisinin belediye başkanlarından alınarak belediye meclisine verilmesi oldu.Yönetim değişse de ‘kazan kazan’ mantığı kısa sürede değişmeyecek gibi duruyor. Kısa vadeli çözümler toplumun önüne sunuluyor ancak uzun vade de sorunları erteleyip duruyoruz.
İşsizlik ve yoksulluğu kökten çözecek siyasi söylemler ve projeler ne muhalefet partilerinde ne de iktidar partilerinde var.‘Ekmek Partisi’ masada seçenek olarak durmaya devam ediyor. Siyasi partilerin toplum için birer okul, fikir kulübü olması gerektiğine inanıyor ve ülkeyi yönetecek gençleri yetiştirebilecek kurumlar haline gelmesi gerektiğini düşünüyorum.Karşılıklı çıkara dayalı bu ilişki modeli var olan kaynakları tüketmekten öteye gidemeyecektir. Üretmeye, düşünmeye ve çözmeye ihtiyacımız var. ‘Ekmek Partisi’ni kapatıp, geleceğimizi inşa etmek adına konuşmak, tartışmak zorundayız.Tıpkı, Kurtuluş Mücadelesi yıllarında Büyük Millet Meclisi’nde olduğu gibi, buzdolabının olmadığı (?) dönemler gibi, bu konu da geriye gidebilmeliyiz. Üstelik çağ da olabildiğince gelişmiş iken, üretebilecek gücümüz var iken, Ekmek Partisi acilen kapatılsın!Çünkü Ekmek Partisi, insanı en başat ihtiyacı olan ekmeğe dahi muhtaç edenlerin genel başkanlığında ve fikri iktidarında egemenlik gösteriyor.Çünkü Ekmek Partisi insanı önce karnını doyurup sonra kendisine bağımlı hale getirme yönünde politika güdüyor.Çünkü Ekmek Partisi ilk başta masum ve halk lehine gibi görünse de uzun vadede ekmek ürettiğimiz buğdayın bile dışardan geleceği bir vizyona sahip.Çünkü Ekmek Partisi, ekmek işleminin sonucunun biçmek olduğunun farkında değil.. Rüzgar ekilip fırtına biçileceğini göremiyor.Sonuç olarak Ekmek Partisi yerini insanların kişisel sorunlarının ve gelecek kaygılarının zaten ortadan kalktığı artık insanlığının temel sorunlarının çoktan aşıldığı bir düzlemden ötesini tarifleyen partilere bırakmalıdır.“Ekmek bulamıyorsanız pasta yeyin.” diyen bir bakış açısına muhtaç kalmamak için, hiç zaman kaybetmeden.
Benzer Haberler
Gündem
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.