1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. DELİ KİM Kİ MUSTAFA?

DELİ KİM Kİ MUSTAFA?

featured
service
Kuşku üşütür ruhu. Sadece kuşku mu, yok. Endişe ve art niyet de öyle. Buz gibi eder insanı.Kendisinden korkan insan, kendisindeki buna sebep olanların farkında olan insandır. Dolayısı ile de arınması için aklına ve gönlüne müsade edebilme cesaretini gösterir ise tamamdır. Ruhu üşümüşlükten kurtarır.Kuşku ne? İnsanın temel halini bozan şüphe. Öyle mi, böyle mi vesveselerinin şiddetini artıran güvensizlik duygusudur. Uykularını dahil yer ve bitirir insanın.Çünkü son hali paranoyadır bunun. O da, korku ve endişenin birleşimiyle insanı öfkeli veya sinsice davranmaya zorlayan hastalıktır. Ruh ve gönül dengesini bozduğu için de, davranışı bozar Daha doğrusu davranış öncesi halin vicdan unsurunun denetim ağına takılmasına engel olur.Kadın cinayetlerinin sebeplerinden biri de kuşku gibime geliyor. Kimi uzmanlar da bunu söylüyor zaten. Tartışmalarla biriktirilen kin, ister istemez iletişimi bozuyor, o bozulunca da birikenler kendi işleyişini kuruyor, zamanla aklı devre dışı bırakıyor. Sonra meydan kuşku ve arkadaşlarına kalıyorArt niyete gelirsek. O da insanın durulumuna fırsat vermeyenlerden. Asıl düşüncenin önündeki engellerden biri. İçinde insan iradesi ve bilgisi olan.Dikkat edince, bunun da iletişimi bozduğunu, nihayi anlamın ölümüne sebep olduğunu anlayabiliyoruz. Çünkü, iç işleyişin kötücüllüğü insanları anlamlı kılacak anlaşmayı engelliyor. Baştan iflas.Gerçekte engellenen, ruhu, gerginlik ve kuşku ayazından kurtarabilecek olan anlamlılaşmadır. O yok ise, gerisi hikaye. Hatta zarar.İnsanı ve insanlığı çürüten de bunlar işte. Kin de bunlara dahil. Kibir de. Berikini görememek de. Hep banacılık da. Hatta kendini dev aynasında görmek zavallılığı da.Deli olmadan ayaz dişli bu cendereden kurtulmanın mümkünü yok gibi. Şaka bir yana, umudu incitmek istemem tabi, ancak insanlığın yukarıda birkaçını andığım duygularla başı dertte.Peki delilik bu söylediklerimin neresinde? Ona geçmeden önce, Sivas YıIdızeli’nden tanıdığım Deli Mustafa’yı anlatayım size.Eskiden elektrik taşımak için yeşile dönmüş ağaç direkler üretilirdi. Halen üretiliyor mu bilmiyorum. O direkler fazla gelmiş olmalı ki Yıldızeli’nde, onlarla kütük ev yapmışlar. Burda, ilçenin yöneticileri ve diğer arkadaşlarımızla otururken, başında güneş şapkası olan, orta yaşı geçik karayağız bir adam içeri girip bizi selamladı. Anında dışarı çıkmasını isteyenler oldu. O da hiç ikilemeden dışarı çıktı.İçim ezildi. Hiç tereddüt etmeden kalkıp peşinden yürüdüm. Ancak, belediye başkanımız, “siz oturun hocam, Mustafa’yı çağıralım” dedi. Çağırdılar.İçeri girer girmez sordum ; “bir şey mi diyecektiniz Mustafa bey?” Soruma karşılık; “Ankara’dan güzel insanlar gelmiş dediler, gelip hatır sorayım istedim, demek ki nasip değilmiş” dedi.Hepimizin rengi değişti. Yürekleriniz sıkıştı. Utandık.Nice sonra, yanıma gelip, kulağıma “bana deli diyorlar hocam. Deli Mustafa” dedi.“Öyle mi? Peki, deliler ile akıllılar arasındaki fark neki” dediğimde, şapkasını çıkarıp elinde çırptıktan sonra, dudaklarını gözlerindeki hüzüne bandırmışcasına oynatıp “akıllılar yalan söylüyor hocam” dedi ve bir an durdu. Peşinden: “Üstelik huzursuzlar. Hem de çok” ifadesini ekledi. Müthiş bir tarzdı.O günden beri kendisi olsa da olmasa da O’nunla hasbihal ederim. Kitaplarımdan birinin adı buna sebep Deli Kim Ki Mustafa.Dünkü söyleşimde Deli Duran isimli dedemizden söz ederken aklıma geldi, Deli Mustafa’yı bir arayayım dedim. Aradım. “Buralar soğuk hocam, ben de şimdi camiden çıktım, Allah hayırlısını versin, halimiz iyi değil” dedi. Her zamanki gibi öğütler içeren sohbete başladı. Sevgi ile dinledim.Sohbetin sonunda şunu söyledi: “Hocam, ün, san ve aşırı gösteriş hayatını zehir ettiği gibi, gönlünü de lekeliyor insanın. İnsanoğlu bundan mutlu olduğunu sansa da, kaçınılmaz son hüsran halinde bekler insanı”“Bence de” dedim. Devam etti. “Asıl olan ney biliyor musun canım hocam? Hakkın ve haklının yanında olmak şartı ile, garibana, itilmişe ve kimsesize senden umduğu desteği sağa sola reklam etmeden, elinden geldiğince sağlamaktır. Mühim olan birilerinin değil, mütevaziliğine mutluluk ekleyecek mevlanın taktiri ve mükafaatıdır. Nasibin bu olursa, kafidir. Bırak sana o iltifat etsin. Hem bu dünya, telaş ve meşakkat evi…”Yine soruyorum Mustafa’ya, Deli kim ki Mustafa? Güzel demiş Anadolu insanı; delilik ile veliliğin ince bir sınırı var. İnsan kendini çürüten duygusal boğuntudan kurtulmalı.Deli olmadan.
DELİ KİM Kİ MUSTAFA?
Yorum Yap