Heraklitos’un “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünden hareketle, değişimin hayatımızın kaçınılmaz bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Değişim yaşamın ve evrenin her parçasında karşımıza çıkmaktadır. Ancak, değişimin varlığından çok niteliğinin önemli olduğu kanaatindeyiz. Değişim olumlu da olabilir, olumsuz da. Biz, bu değişimin değer yargılarımız üzerinde yarattığı olumsuzluk ve yozlaşma üzerinde durmaya çalışacağız.Türk Dil Kurumu tarafından yapılan tanımlara göre:
Değişim; “Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütünü”,
İletişim; “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması …”,
Yozlaşmak; “Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla yitirmek, soysuzlaşmak” İkiyüzlülük (riya): “Düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama”,
şeklinde ifade edilmektedir.Hepimizin sık sık kullandığı veya kullanılmasına şahit olduğu “Bizim zamanımızda böyle miydi? Yeni nesil gittikçe bozuluyor…” cümlesi bu süreci özetliyor sanki. Ama bu cümle, suçu yeni nesle atmanın ve kendimizi aklamanın bir yansımasıdır. Eğer ortada bir suç varsa, eski nesil de en az yeni nesil kadar suçludur. Nasıl mı?
Teknolojik değişimin bize sunduğu televizyon ve internet üzerinden olaya bakarsak:
Her ikisinin de olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Ama çocuklarımız televizyon ve internetin olumsuz taraflarını almaktadır. Neden? Bizim yüzümüzden. Onlarla iletişim kuramadığımız için, onlara teknolojinin olumsuz taraflarını anlatmadığımız için çocuklar teknolojiyi yanlış kullanıyorlar. Hayatı TV’de ve internette gördüklerinden ibaret zannediyorlar. Sigara, alkol, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların mutlu olmanın aracı olduğunu, yarı çıplak ortalıkta dolanmanın şöhretli olmakla özdeş olduğunu, bir şeye benzemeyen kıyafetlerin modernliğin simgesi olduğunu, sosyal medyadaki beğenilerin ve takiplerin gerçek hayatta da var olduğunu zanneden bir gençlik beraberinde yozlaşmayı getirmektedir. Çünkü çocuğuna “Adam ol, takdir edilen birisi ol” vs. diyen bir aile var sadece. Ama bunların nasıl gerçekleşeceğini söyle(ye)meyen bir aile. Yani iletişim kanalları tıkalı bir aile. Bunları söyleyen kim? Teknolojik iletişim araçları. O araçlar ise bunu yanlış söylüyorlar ya da çocuklar yanlış anlıyorlar. Sonuç: Öz değerlerimizin kaybolması, yani yozlaşma.Toplum olarak yozlaşıyoruz ve bu da elbette olumsuz bir durum. Ancak bundan daha vahim olan bir olgu daha var. Yozlaşmanın getirdiği ikiyüzlülük.
Baba-oğul diyaloğuna bir örnek:
Çocuk internette oyun oynuyor.
Baba: -Ne yapıyorsun ulan internette?!
Çocuk: -Ödevimi araştırıyorum…
Baba: -Tamam oğlum, aferin sana!
Burada ne oluyor? Yanlış bir iletişim var. Korku kültürü beraberinde yalanlar üzerine kurulu bir dünya var. Babasından korkan bir çocuk yalan söylüyor, baba çocuğu takdir ediyor. Çocuğun algısı ne? Yalan söylersen takdir edilirsin. Sonra çocuk büyüyor yalanları da onunla birlikte büyüyor.Anne-kız diyaloğuna bir örnek:
Kız evde uzun etekli, dışarıda mini etekli (ikiyüzlü davranıyor), okul yerine kafeye gitmiş, annesini arıyor.
Kız: -Anneciğim akşam biraz geç gelebilir miyim? Arkadaşla ders çalışacağız.
Anne: -Aferin benim akıllı kızıma! Çalışın, çalışın…
Yine yalan, yine takdir edilme. Yani yanlış iletişim, beraberinde ikiyüzlülük.Yozlaşma kötüdür ama her ne kadar yozlaşsak da bir gün silkelenip kendimize gelme ihtimalimiz vardır. Ancak yalanlarla dolu bir yozlaşma, yani ikiyüzlülük bu silkelenip kendimize gelme ihtimalini kesinlikle engellemektedir. Dolayısıyla yozlaşmanın beraberinde ikiyüzlülüğü getirmemesi için çocuklarımızla iletişim içinde olalım, değer yargılarında ortaya çıkan bozulmaların farkına varalım ve sonra da bunu düzeltmenin yollarını arayalım. Bunu da etkili ve iyi iletişim yoluyla gerçekleştirelim. Etkili iletişim, yozlaşmanın ikiyüzlülüğü beraberinde getirmesini engellediği gibi, bir gün özümüze dönmemizi de sağlayabilir.Bir çocuğa yapacağınız en büyük iyilik, yalan söylemesini engellemektir. Çünkü yapılan araştırmalar; çocuklarının %90’ının 2-4 yaş aralığında yalan söyleme yetisini kazandığına işaret ediyor. Tabii ki bunu sözle değil davranışla engelleyebilirsiniz.Allah(CC), yüce kitabımızda “Gerçeği sürekli ters yüz eden, günaha düşkün olan herkesin vay haline” buyurmuştur (Casiye Suresi, 7. Ayet). Ancak bizler basit konularda dahi sürekli yalan söylemekte ve içerisinde derin manalar barındıran “Vallahi” sözü ile de bu yalanımızı desteklemekteyiz. Yani yalanımıza Allah’ı şahit kılmaktayız. Her şeyi hakkıyla bilen Rabbimiz bizim yalanımızı da bilmiyor mu? Biz kimi kandırmış olduk? Maalesef, yalanı ve yemini basite indirgediğimiz için bunları düşünecek vakit dahi bulamıyoruz…Değişen değil gelişen bir toplum olmamız dileğiyle, Rabbim yolumuzu, sırat-ı müstakim üzere kılsın.
Benzer Haberler
Gündem
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.