Bilim, insanı es geçerse iflas eder, bu da bilgi, düşünce ve eylem adına felaket demektir.
İnsan, ruhunun bozukluğuna tahammül edemeyecek kadar cenderede, bıkmış, anlamak, bilmek istemediği kadar olana bitene müdahil olmaktan yadı yadı kaçıyor. Çünkü, maruz kaldığı suni uyaranlar, teknolojik imkanlarla aşırı desteklenerek onun doğalına, canına, ruhuna, gönlüne, merhametine, huzuruna ve sakinliğine kastediyor. Anlam arama serüvenden alıkoyduğu gibi yaşama heyecanına da ket vuruyor.
İnsan yavrusunu, harften ad verip kuşak kuşak sınıflayarak klasik değer gerçeğini külleyen alanyazını (literatür) oluşturmak yerine bilimsel erkin imkanlarını kapitalizmin döngüsü yararına çalışarak tüm insanlığın ortak rezervlerini, doğayı da tahrip ederek paraya tahvil edenlerin rahatına kurban etmekten kurtarmak gerektiğine inananlardanım.
Niyesi ifadelerin arasında bariz olmakla birlikte, insanlığın ortak değer hazinesi içinde olan tüm bilgi, buluş ve imkanlar emre amade kişi, kuşak ve toplum yaratmak adına, eğitim sistemleri de alet edilerek verimlilikten uzak kullanılıyorsa, çarçur ediliyor demektir.
Burdan şuraya geleceğim; falan kuşak şöyle duyarsız, filan kuşağa bunu anlatamazsınız, “te kuşağına” kısa konuşacaksınız, şu kuşak ayakkabısının bağcığını bağlamaktan hoşlanmaz gibi, bilimselliği tartışılır yargılarla yeteneği desteklemekle ve eğitimsel nitelik kazandırmakla görevli olan, başta ebeveyni, öğretmeni ve dolayısı ile de devleti baştan azce sürükleriz. Ne yani, çocuğun veya gencin sokaklarda ve ekranlarda yaratılmış, duygu, düş, merhamet ve vicdanı hesaba katmayan kargaşanın etkileyeni ve etkileneni olmasına seyirci mi kalacağız? Ailelerin ve devletlerin bunca kaynağı yönlendirmesiz, umutsuz, başıboş, tutanın elinde kalan, plandan, kazanım ve hedeflerinden yoksun eylemliliklerin rastgeleliğine harcamasını beklemek aklı olana zul değil midir?
“Kuşakların tipik özelliklerini” sıralarken insanlığın bilişsel ve teknolojik iletişim imkanlarına göre hallerinin dışavurumlarını değişmez kişilik özellikleri olarak sunmak biz eğitimcilerin elini kolunu, düşünce boyutunda bile olsa bağlamak olacağı bir yana, bunları sosyolojik sonuç olarak kabul etsek bile, zamanında ve etkili müdahale etmeyişimizden kaynaklı olduğu gerçeğini belirtmek icap eder.
Son yıllarda, okullarda en çok karşımıza çıkan sorunlardan, teknoloji bağımlılığı ile doğrudan ilgili olan dikkat dağınıklığı ve odaklanma sorunu bile yakındığımız olumsuzlukların takındığımız tavırdan kaynaklandığını bilmemizi gerektiriyor. Sokaklardan, aile ortamlarından ve sosyal etkinliklerden beri çektiğimiz çocuklara, eğitici meşgaleler özelinde dijitali/ekranı tek seçenek olarak bıraktığımız sürece yakındığımız sonuçların yeni türevleriyle de karşılaşacağımız kesin, üstelik sosyal medyanın albenisi içindeki yönlendirmelerin planladığınız eğitim ortamlarından daha etkili olduğu gerçeğiyle ve üzülerek.
Çağın insanının, ruhunu ezen temel sorunlar bütün çıplaklığı ile ortada duruyorken, gelişigüzel/rastgele öğrenmelerin sonuçlarını “kuşak” kılıfına sokup, değişmezlik temelinde ana unsur olarak kabul etmek yenilgidir, dolayısıyla bilimsel müdahale bundan sonraya ve tavsatılarak bırakılmamalıdır. Yargı, yargılama gibi değer esaslı ölçütleri bellidir insanlığın, dili değişse de insandaki yeri değişmez bunların, bu kabul farklılaşmaya, gelişmeye yol tıkamak değil, tam aksine insanın özünü kaybederek savrulmasına engel olmak fikrinin temel kabulüdür.
Dünyadaki insana özgü sorunların en büyüklerinden ikisi, insan niteliklerideki kalitesizlik ve ihtiyaçlara göre bölüşümün eşitsizliği sorunlarıdır; savaş, hastalık, sömürü, kölelik, zenginlik faşizmi, her türlü oburluk, sevgisizlik, çıkarcılık, altta kalanın canı çıksıncılık, kültürel ve evrensel nitelikli değer çürümesi gibi daha bir çok şey bu iki sorunun doğurgularıdır. Bunlara duyarlı kılamadığımız çocukların sergiledikleri tutum ve davranışların olumsuzlarını dahi, ilgilisi olduğumuzu unutarak kuşak özelliği olarak kabul etmek, hele ki onlara yükselen değer imajı çizmek hatanın üzerinde ve büyük bir yanlıştır.
Yarattığı medeniyete yenilmiş mutsuz insan yerine, insanlığını evrenin modası haline getirmeye çalışan insan olmak düşünü elden bırakmamak gerek.
Bilgili, bilinçli, sağlıklı ve merhametli olmanın en yakışan süslerinden biri de, değişime muhtaç olan değişmezlerin insan hasletindeki yerlerini korumak cesaretidir.
Vicdanla sorunları yoksa tabi.
He diyorsa o.