Türkiye Kent Konseyleri Birliği, Ankara Kent Konseyi Başkanı ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkan Vekili Halil İbrahim Yılmaz, Nijerya’da gerçekleştirilen “Yeşil Ekonomi Zirvesi”nde Türkiye’yi temsil etti. Nijer Eyaleti Valiliği, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Bankası tarafından politika oluşturma ve uygulama stratejilerinin oluşturulduğu zirveye farklı bölgelerden 8 oturumda, 61 uluslararası panelist katıldı.
Afrika’nın en kalabalık ve en büyük ekonomisine sahip olan ülkesi Nijerya’da gerçekleştirilen “Yeşil Ekonomi Zirvesi”nde Türkiye Kent Konseyleri Birliği, Ankara Kent Konseyi Başkanı ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkan Vekili Halil İbrahim Yılmaz, Türkiye’yi temsil etti.
Zirvede; ulusal ve uluslararası yatırım olanakları, iş birlikleri ile farkındalığın ve toplumsal katılımın artırılması için atılması gereken adımlar ele alındı.
‘Sürdürülebilir Tarım’ oturumunda konuşma yapan Türkiye Kent Konseyleri Birliği, Ankara Kent Konseyi Başkanı ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkan Vekili Halil İbrahim Yılmaz, “Ya birlikte yeşili göreceğiz ya birlikte yok oluşu izleyeceğiz. Kuraklığın esir aldığı bir dünyada, ideolojilerin de devletlerin de, bayrakların da, sınırların da bir anlamı olmayacak. 1800 üyemizle, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla bu çabamızın, sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı saran bir farkındalıkla taçlanması için çalışıyoruz. Öyle bir noktadayız ki… Krizi bilmek yetmiyor, krizi görmek işe yaramıyor, kriz için çalışmak tek başına anlam ifade etmiyor. İklime karşı sorumluluklarımızı tekil olarak sonuna kadar yerine getirsek bile, dünyanın başka bir yerindeki sorumsuzluğun bedeli yine hepimize yansıyor. Gelecek için çalışmaya evet ama tek başımıza değil. Tıpkı bu dünyada yalnız başımıza olmadığımız gibi gelecekte de yalnız olmayacağız. Ya birlikte yeşili göreceğiz ya birlikte yok oluşu izleyeceğiz” dedi.
GELDİĞİMİZ NOKTADA BUGÜNÜMÜZ DE RİSK ALTINDA
Yılmaz, zirvede Nijerya eski Devlet Başkanı General Abdulselami Abubakar ve Nijer Eyaleti Valisi Mohammed Umar Bago’nun da katıldığı ülkenin önde gelen yetkilileri ile bir araya geldi.
İklim krizi ve sürdürülebilirliğin, yaşadığımız dünyanın ve insanlığın geleceği açısından en kritik konu olduğunu söylemenin daha kolay hale geldiğini ifade eden Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çünkü dünyanın dört bir yanında bu nedenlerle yaşanan sorunlar sıklaştı ve artık hepimizi etkiliyor. Eksiden yarına yaşanabilir bir dünya bırakmaktan bahsediyorduk, geldiğimiz noktada bugünümüz de risk altında. Güç ve başarı ölçütü olarak daha çok kazanmayı, daha çok kazanmak için ne pahasına olursa olsun daha çok üretmeyi, daha çok üretmek için daha çok kaynak tüketmeyi tercih ettiğimiz 20. Yüzyıl boyunca inanılmaz derecede üretkendik. Bu üretim ve tüketim davranışımız sayesinde 1960’ta 1,4 trilyon dolar olan küresel gayrisafi yurtiçi hasıla, bu yıl 100 trilyon dolar seviyesine gelmek üzere. Ancak her arz kendi talebini doğurdu, besledi ve sonunda büyük bir tüketim canavarı yarattı. Ancak bu kazancın bir de kaybı oldu, bu büyük başarıya ulaşırken yaptığımız hatalar sebebiyle iklim krizine yol açtık. Dünya üzerinde, bilindiği kadarıyla en az 12 bin yıldır tarım yapılıyor. Ancak günümüzde bunca teknolojik gelişmeye rağmen, tarımsal üretim hem nüfusun ihtiyaçlarını uzun vadeli karşılayıp hem de doğanın dengesini korumaya yetecek şekilde sürdürülebilir yapılmıyor.”
VERİMİN KATLANARAK ARTMASINA İHTİYAÇ VAR
İklim kriziyle insanlığın dünyayı anlama kapasitesinin dünyayı tüketme kapasitesiyle denk olmadığının altını çizen Yılmaz, “Fransız romancı Balzac’ın dediği gibi ‘Tabiatın isteklerini anlamazlıktan gelen cezasını görür’ Bir an önce bazı şeyleri değiştirmezsek yakında dünya geri dönüşü olmayan bir şekilde tükenmiş olacak ve belki de insanlık bunu anladığında çok geç olacak. Dünyada tarım arazileri giderek azalıyor, kalan araziler ise iklim krizi ve kirlilik sebebiyle kullanılamaz hale geliyor. Tarım arazilerine bakıldığında ise bu alanların giderek küçülmesi bir yana, sulanabilir olan arazilerin oranının da giderek düştüğü dikkat çekiyor. İklim değişikliği etkisini arttırdıkça ekstrem hava olaylarıyla tarımsal araziler tahrip oluyor, kıymetli topraklar denize sürüklenirken su kaynakları da kirleniyor. Sonucunda ekosistem bozuluyor, hepimizin hayatının bağlı olduğu yaşam döngüsünün kırılması anlamına gelen biyoçeşitlilik kaybı yaşanıyor” diye konuştu.
SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMDA EN İŞE YARAR PROJELERDEN BİRİ, DİKEY TARIM UYGULAMALARI
Alman filozof Arthur Schopenhauer’un ‘Her çocuk bir böceğe vurabilir, ancak dünyadaki tüm profesörler böcek yapamaz’ sözlerini hatırlatan Yılmaz şöyle konuştu: “Çocuk bilinciyle çevreyi zarara uğratabilirsiniz ama konunun en uzmanı olsanız da bazı şeyleri geri döndürmek kolay olmayabilir. Sorunlarımıza çözüm bulabilecek beceri ve tecrübelere fazlasıyla sahibiz. Dünyanın neredeyse her bölgesinde uygulanabilen topraksız ve dikey tarım yöntemi sayesinde maksimum verim sağlanırken, sene boyu ürün almak ve bu sırada toprağa zarar vermemek mümkün kılınıyor.”
ORTAK YAŞAM ALANI OLAN DÜNYAMIZIN KADERİYLE YAKINDAN İLGİLİ
Son dönemde, pestisit kullanımını ve su israfını azaltmaya yarayan sivil drone uygulamalarının hayli dikkat çekici olduğunu kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Bilgi derleme ve arşivleme faaliyetlerine büyük katkı sunan bu yöntem, sürdürülebilir tarım planlanmaları için önemli fırsatlar sağlıyor. Su hasadı veya kompost oluşturulması gibi basit ama etkili permakültür yöntemleri sayesinde, tarım arazileri başlı başına bir ekosistem olarak, kendi kendine yeten bir biçimde kullanılabiliyor. Bütün bu tekniklerin uygulanabilmesi için öncelikle üreticilerin söz konusu teknolojilere erişebilmelerinin sağlanması gerekiyor. Ortak yaşam alanı olan dünyamızın kaderiyle yakından ilgili olan bu tür teknolojik altyapıların dünyanın dört bir yanında kurulabilmesi için; gerekli fonları dünyanın her bir köşesindeki çiftçiye ulaştıracak uluslar üstü anlaşma ve girişimlere ihtiyaç duyuluyor. Tarımla uğraşan kesimlerin yeni teknolojileri benimseyip kullanabilecek bilinç ve donanıma sahip olmaları da gerekiyor. Geleneksel tarım yöntemlerine alışkın olan çiftçilerin, yeni yöntemler konusunda da eğitimlere kolayca erişebilmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bu işlerle uğraşanların sürdürülebilirlik uygulamalarını ekstra maliyetten öte bir şey olarak görmeleri pek de mümkün olmayabilir.”
BU PROGRAMI NİJER EYALETİ İLE BİRLİKTE UYGULAMAK İÇİN SABIRSIZLANIYORUZ
Günlük hayatın doğal bir parçası haline gelmeyen hiçbir yeni fikrin uygulanma şansı olmadığını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sürdürülebilir tarım mirasının kökleri Anadolu’da gelişen Frig uygarlığına dayanmaktadır. Toprağı özenle ve ustalıkla işlemeye olan bağlılıkları hepimiz için ilham kaynağıdır. Ancak yolculuğumuzun dokusu antik tarihle sınırlı değil; Mevlana Rumi ve Yunus Emre’nin derin bilgeliğiyle iç içedir. İklim krizine karşı tarımın adaptasyonunu öngören “Nijer Eyaleti için Yeşil Gelecek ve Yeşil Üretim” programını oldukça yerinde bir girişim olarak görüyor ve destekliyoruz. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile eş zamanlı olarak yürütülmek üzere tasarlanan, üretim ve istihdamı teşvik ederken belli sektörlerde dönüşümü sağlayacak olan bu program, Nijer için diğer ülkelerle işbirliği ve kalkınma fırsatlarını da beraberinde getirmektedir. Bu programı Nijer Eyaleti ile birlikte uygulamak için sabırsızlanıyoruz.”
TÜM DÜNYANIN NİJER EYALETİNDEKİ BU GAYRETTEN İLHAM ALMASI GEREKİYOR
Ankara Ticaret Odası olarak iki faktörü göz önünde bulundurduklarını vurgulayan Yılmaz şöyle konuştu: “Birinci ve en önemli faktör, Nijer eyaletinin bu alanda gösterdiği takdire şayan çabalar, diğeri de Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uygulanan bir Dünya Bankası projesidir. Türkiye İklim Dostu ve Rekabetçi Tarımsal Büyüme Projesi (TUCSAP), sürdürülebilir ve rekabetçi tarımsal büyüme için kapasiteyi güçlendirmeyi ve Türkiye’nin hedeflenen bölgelerinde iklim dostu tarımın kullanımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Dünyada ilk kez iklim değişikliği ile ilgili aynı anda konferans, fuar, sertifikalı eğitim programları, etkinlikler ve ikili iş görüşmelerinin gerçekleştiği Uluslararası Eko İklim Zirvesine uluslararası 300’ün üzerinde konuşmacı, devlet başkanı, bakan ve bürokratlar, uluslararası örgüt başkanları katıldı.”
DÜNYAYI MAHVEDERSEK GİDECEK BAŞKA YER KALMAZ
Ankara Ticaret Odası olarak gıda ve tarım arazilerini korumayı, geleceği korumak olarak görerek, iklim değişikliğinin ve kontrolsüz tüketimin olumsuz etkilerini azaltıp, farkındalığı artırmak için Uluslararası Yeşil Ekonomi ve İklim Değişikliği Çalışma Ofisi kurduklarını ifade eden Yılmaz konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Bu ofis aracılığıyla Ankara Ticaret Odası’na kayıtlı, 160 bin üyemize de sürdürülebilirlik konusunda yön vermeyi hedefliyoruz. Ülkeler farklı olabilir, ancak dünya bir tane ve iklim bir bütün. Bugün koruyabildiğimiz çevremiz, tarım alanlarımız, suyumuz gelecek nesillerin yaşamının devam edebilmesine imkan sağlayacak. Bu konuda bizleri ikaz eden bu değerli organizasyonun, başta Nijerya halkı olmak üzere tüm insanlık için güzellikler getirmesini temenni ediyorum. Geleceği temeli olarak sürdürülebilir tarım, yarın yeşerecek umudu bugün ekmemizi sağlayacak.”
ÜNLÜ AKADEMİSYEN VE MÜHENDİSLER ZİRVEDE
Yılmaz’ın konuşmacı olarak katıldığı oturumda ayrıca; Afrika ve ABD’de Bill/Melinda Gates vakfı da dahil olmak üzere birçok araştırma merkezinde baş araştırmacı olarak görev alan Prof. Babatunde Obilana, 20 yılı aşkın bir süredir yenilenebilir enerji alanında bilim adamı, akademisyen, danışman ve proje yöneticisi olarak Avrupa ve Afrika’daki kurumlarda çalışan Dr. Solomon Nwabueze Agbo, Nijerya’da kamu ve özel sektörde inşaat, otoyol tasarımı ve bina yapısal tasarımları alanında uzman Sufyan Danjuma Ibrahim ile Prof. Dr. Ing Ayodele Ajayi konuşmacı olarak yer aldı.